
Rina Kent'ten Yalanın Yemini: Gizemli Bir Romantizm Macerası
Tam karşımda bir hareketlenme dikkatimi çekti.
“Karınız hazır, efendim.” Müdür, çirkin ördek yavrusundan kuğu yaratmış gibi mutlak bir gururla gülümsüyordu.
Konu bu değildi. O hep bir kuğuydu, yalnızca gizlenmişti.
Winter, müdürün arkasından çıkarak önümde dikildi.
Saçı istediğim gibi koyu kahverengiydi, topuz yapılmıştı. Yüzü biraz zayıf olsa da ışıl ışıldı.
Göğüslerinin ve kalçalarının kıvrımlarıyla şekil alan, dizlerine kadar ulaşan basit, bej bir elbise giyiyordu. Yüzüne daha önce gösterdiğim düğün makyajının aynısı yapılmıştı.
Tek far vardı, gülümsemiyordu.
Sanki şimdiden karımın yerini alıyordu.
Yapması gerektiği gibi.
Winter, artık Winter değildi. Lia’ydı.
Karımı öldürmüştü ve ceza olarak varlığının geri kalanını Lia’nın yedeği olarak geçirecekti.
Yaptığım son şey olsa bile, bu kadının içindeki Lia’yı ortaya çıkaracaktım.
Merhaba sevgili kitapseverler! Bugün sizlerle Rina Kent'in Yalanın Üçlemesi serisinin ilk kitabı "Yalanın Yemini" hakkında konuşmak istiyorum. Bu kitap, gerçekten beni içine çeken ve bırakamayacağım bir hikayeyle karşıma çıktı.
İlk olarak, kitabın ana karakteri Winter'a bir göz atalım. Hayatın onun için ne kadar zorlu olduğunu düşünsenize; 27 yaşında olmasına rağmen sokaklarda yaşamak zorunda kalan genç bir kadın. Kızını kaybettikten sonra düşen bu hayat standardı, onu tamamen değiştirmiş. En yakın arkadaşı dışında kimsesi yok ve bir yardım binası çatısında yaşıyor. Bu yardım binasının sahibi aynı zamanda bir belediye başkan adayı.
Ve birgün kaldırımda Winter karşısına Adrian Volkov çıkıyor. Rus mafyasının içinde bulunan, dışarıdan bakıldığında harika bir hayatı olan, zengin ve güçlü bir adam. Ancak kitabın ilerleyen sayfalarında Adrian'ın da kendi sırları olduğunu öğreniyoruz. Winter ile tanışması, kitabın ana temasını belirliyor: Adrian'ın Winter'dan istediği, onun ölü karısının yerine geçmesi.
Bu noktada kitap gerçekten beni etkisi altına aldı. Winter'ın hayatta kalma mücadelesi, Adrian'ın gizemli kişiliği ve ikisinin yaşadığı çatışma, beni kitabın içine çekti ve sayfaları birer birer çevirmemi sağladı. Winter'ın yaşadığı rüyalar, gördüğü hayalet gibi kişi ve Adrian'ın onu sürekli olarak karısına benzetmesi, olayların daha da karmaşıklaşmasını sağlıyor.
"Yalanın Yemini", tipik bir mafya karanlık romantizm hikayesi olmaktan çok daha fazlasını sunuyor. Rina Kent'in yaratıcı düşünceleri ve hikayeyi yönlendirme yeteneği, kitabı benim için unutulmaz kılıyor. Finali öyle bir yerde kesiyor ki, hemen ikinci kitabı almak istedim. Umarım ikinci kitap da ilk kitabın yarattığı heyecanı ve merakı taşıyacak.
Sonuç olarak, "Yalanın Yemini" benim için gerçekten büyüleyici bir okuma deneyimi oldu. Eğer siz de karmaşık karakterler, sürprizlerle dolu bir olay örgüsü ve karanlık romantizm türünü seviyorsanız, bu kitabı kaçırmamanızı tavsiye ederim. Yazarın hayal gücü ve karakter gelişimleri sizi de etkileyecek!
Keyifli okumalar!