
Yüzüklerin Efendisi ve Mitoloji
Ilan Ferry'nin Yüzüklerin Efendisi ve Mitoloji kitabı, J.R.R. Tolkien'in başyapıtı Yüzüklerin Efendisi'nin mitolojiden aldığı ilhamları inceleyen bir eserdir.
Kitabın, Tolkien'in Orta Dünya'sını oluştururken ilham aldığı gerçek ve mitolojik kaynakları işlemesi, okuyuculara bu fantastik dünyanın kökenlerini daha iyi anlama fırsatı sunuyor. Ayrıca, pop kültürüyle entegrasyonu ve günümüzle bağlantıları kurarak, eski mitolojik öğelerin modern kültürdeki etkilerini göstermesi, kitabı daha çağdaş ve ilgi çekici kılıyor.
Orta Dünya'nın yaradılışına ilham veren başka bir kaynak da Finlerin meşhur destanı Kalevala'dır. Yüzüklerin Efendisi'nde olduğu gibi bu destanda da hikâye, tüm tutkuları canlandıran Sampo adındaki sihirli bir nesnenin etrafında döner. Ve yine benzer şekilde, dünya üzerinde yıkıcı savaşlara yol açan Sampo, hikâyenin sonunda yok edilir. Bu noktada, Kalevala'nın büyüsü Vainamöinen'in tıpkı Gandalf gibi, metnin sonunda bir tekneye binerek ölümlülerin dünyasından ayrıldığını da belirtmeden geçmeyelim.
Irklar ve Kültürler:
Tolkien, kendi mitolojik evrenini oluştururken önceki mitolojilere büyük bir ilgi gösterdi. İskandinav mitolojisi, Kelt mitolojisi ve Fin mitolojisi gibi birçok kaynağı inceledi. Bu mitolojik sistemlerden alınan unsurlar, Orta Dünya'nın farklı ırkları, tanrıları ve yaratılış hikayelerini etkilemiştir.
Yüzüklerin Efendisi, bir dizi mitolojik ırkı ve kültürü içerir. Elfler, cüceler, insanlar ve hobbitler, kendi mitolojik öykülerine ve kökenlerine sahiptir. Elflerin zarif ve bilge yapısı, mitolojik elf figürlerine benzerlik gösterirken, cücelerin madenlerdeki ustalığı ve insanların değişken doğası klasik mitolojilerden esinlenmiş gibi duruyor.
Silmarillion gibi eserler, Orta Dünya'nın yaratılışını ve tanrısal varlıkların rollerini anlatır. Eru Ilúvatar, Valar ve Maiar gibi mitolojik figürler, Tolkien'in kendi yaratılış hikayesini oluşturmasında etkili olmuştur. Yaratılış hikayesi, klasik mitolojik temalara ve tanrısal mücadelelere benzerlik gösterir.
Shire
Tolkien Shire'ı, Hobbitleri ve yaşam tarzlarını anlatırken, sanayileşme öncesi İngiltere'yle pek çok paralellikler kurmuştur. Shire kırsal İngiltere'nin masumiyetini temsil ederken, Sauron ve ordusu, Eski Dünya'nın üzerine bir kâbus gibi çöken sanayileşmenin uzantısıdır. Shire'ın mesela bir posta hizmeti, üzerini gün gün çizebileceğiniz takvimleri vardır, davet mektupları hep elle yazılır; kısacası hayat eski usul yaşanır orada. Ama Shire'ın asıl büyüsü de buradadır zaten.
Gondor
Gondor'un mitolojik kökenleri, kaybolan kıta Atlantis ve Númenor'un düşüşü gibi mitolojik hikayelerden etkilenir. Tolkien, Númenor'u bu bağlamda kullanarak, yıkılan bir büyük uygarlığın kalıntıları üzerine inşa edilen Gondor'un epik öyküsünü oluşturur.Númenor'un yıkılışı, büyük günah ve kader temasını içerir. Gondor, Númenorlu soyundan gelenlerin bu büyük günahın mirasını taşıyan ve kaderiyle yüzleşen karakterleridir. Bu, mitolojik hikayelerde sıkça rastlanan düşüş ve kurtuluş temalarını içerir.
Rohan
Rohan halkının en iyi tanınan unsuru, at yetiştiriciliğinde ustalaşmış olan Rohirrim şövalyeleridir. Ülkede Rohirric dili konuşulur ve bu, Orta Dünya'daki pek çok İnsan halkının dili gibi Edain'lerin dili olan Adûnaic'ten türemiştir. Rohirrim, memleketlerine Riddermark da der ki bu duyar duymaz akla Danimarka'yı getiren bir isimdir. Fakat bunda elbette ki Rohirrim'le Danimarkalılar arasındaki benzerliklerin, özellikle de fiziksel benzerliklerin etkisi büyüktür. Zaten Rohan tarihinin ve kültürünün pek çok özelliği Ortaçağ'daki Anglosaksonlarınkine benzemektedir. Böyle bakınca Rohirrim'le Dunlending arasındaki düşmanlık, Büyük Britanya'da Anglosakson işgalcilerle oranın yerlisi olan Keltler arasındaki çatışmaları da hatırlatmaktadır.
Mordor
Tolkien'in üçlemesindeki Orta Dünya endüstriyel gelişimin yıkıcı gücünün tehdidi altındadır. Orklar fırınları beslemek için koca ormanları yok ederken Saruman da insan ırkını bitirmek için barut gibi korkunç icatlara başvurmaktadır. Mordor'un kendisi de yakılıp yıkılmış, sömürülüp terk edilmiş topraklardır. Kötülerin Diyarı Mordor'da doğal denebilecek tek şey yanardağdır; sulan bile zehirlidir. Kısacası, doğa, kendini Tanrı sanan ve diledikleri gibi çoğalıp hâkimiyet kurmak isteyen halklar tarafından teknolojik gelişmeler aracılığıyla mahvedilmiştir. Tıpkı İngiltere'nin Midlands bölgesinde yer alan, sanayi devrimi sırasında kömürün karaya boyadığı Black Country gibi İsengard toprakları da teknolojiye yenik düşmüştür. Sindarin dilinde "Kara Topraklar” anlamına gelen Mordor'un neden bu ismi aldığına şaşmamak gerekir.
Kötülük ve Karşıtlıklar:
Sauron'un temsil ettiği karanlık güç ve onunla mücadele eden özgürlük savaşçıları arasındaki mücadele, mitolojik temaların bir yansımasıdır. İyilik ve kötülük arasındaki epik çatışma, mitolojik hikayelerde sıkça karşılaşılan temel bir motif olarak kendini gösterir.
Efsanevi Nesneler:
One Ring, serinin en önemli efsanevi nesnesidir. Bu yüzük, güç, hırs ve yıkım temasını içerir ve mitolojik öğelerde sıkça görülen büyülü nesnelerin tehlikeli etkilerini temsil eder. Yüzüğün taşıdığı lanet, mitolojik kahramanın karşılaştığı zorlukları artırarak epik bir boyut katar.
Kahramanlık Yolculuğu:
Frodo'nun Yüzük'ü yok etme görevi, klasik kahramanlık yolculuğu temasını işler. Frodo ve diğer karakterler, mitolojik kahramanların karşılaştığı zorluklarla yüzleşir, müttefikler edinir ve içsel bir dönüşüm geçirir. Bu, mitolojik hikayelerde sıkça rastlanan bir gelişim öyküsüdür.
Frodo
Hobbitlerden söz edip de Frodo'nun üstünde durmamak olmaz tabii ki. Sahi, bu Frodo ismi nereden geliyor acaba? Anglosakson ve İskandinav mitolojilerine baktığımızda Frodo isminin çoğunlukla barışçı bir karaktere verildiğini görürüz. Örneğin Beowulf destanında Kral Froda, Danimarkalılarla Heaöobards'ların barışmasını sağlayan biridir. Kuzey mitolojisinde de memleketine huzur ve refah vaat eden barışçı Frotha adında bir kraldan söz edilir. Adınız ister Frodo olsun, isterse Froda ya da Frotha, olay çıkmasın, kan dökülmesin diye elinizden geleni yaparsınız. Bizim Frodo ise yüzük eline geçtiğinden itibaren hem huzurunu, hem Shire'daki mutlu hayatım, hem de genel olarak kendi hayatını feda etmeye hazır, gerçek bir kahramana dönüşmüştür. Gerçi Aragorn da seçilmiş biridir ama Orta Dünya'nın kaderi tek bir kişinin, yani Frodo'nun elindedir. Galadriel'in de dediği gibi: "En küçük kimse bile geleceğin seyrini değiştirebilir." Ve de Frodo değiştirmiştir o seyri. Hem de görülmemiş bir şekilde!
Dil ve Şiirsel Anlatım:
Tolkien'in dilbilgisi ve şiirsel anlatım kullanımı, seriyi sadece bir hikaye değil, aynı zamanda bir mitoloji haline getirir. Yaratılan diller, Orta Dünya'nın zengin mitolojisini ve kültürlerini daha derinleştirir.
Tolkien'in dilbilgisi yeteneği, Orta Dünya'nın yaratılmasında önemli bir rol oynar. Kurgusal diller olan Quenya ve Sindarin gibi dilleri, gerçek bir dilmiş gibi detaylı bir şekilde oluşturması, Tolkien'in dilbilgisi ve filoloji tutkusunu yansıtır. Bu diller, Orta Dünya'nın kültürlerini ve tarihini derinleştirir.
Efsanevi Tarih:
Seri, Orta Dünya'nın efsanevi tarihini ve mitolojisini içerir. Silmarillion gibi eserler, bu tarihi daha da genişleterek, karakterlerin ve olayların kökenini açıklar. Bu, serinin sadece anlatılan hikaye değil, aynı zamanda derin bir mitolojik geçmişe sahip bir evren olduğunu gösterir.
Tolkien, Orta Dünya'yı oluştururken mitolojik unsurları sadece bir dekor olarak değil, evrenin temel taşları olarak kullandı. Bu, eserlerini sadece fantastik hikayeler değil, aynı zamanda bir mitoloji olarak konumlandırmasına olanak tanıdı.
Gandalf ve mitolojik hikayesi:
Dediğimiz gibi, Gandalf'ın kökenleri bir yandan kuzev efsanelerine dayanmaktadır. İsmi ilk kez, bugün İskandinav mitolojisinin en önemli kaynak metni sayılan Völuspâ'da yer alan cüce isimlerinin arasında Gandâlfr olarak geçmektedir. Tolkien 1946'da yazdığı bir mektupta Gandalf'ı kuzey mitolojisindeki baş tanrı olan Odin'le karşılaştırmaktadır. Örneğin Odin, İnsan krallıklarını ziyaret ederken "elinde bir asa, sırtında bir pelerin, kafasında geniş siperli bir şapka olan ihtiyar bir adam" kılığına girmektedir. Yine Gandalf gibi Odin de, devinden elfine, yaşayan tüm yaratıklayı görmek için dünyayı karış karış dolaşmıştır. Gandalf'ın atı Gölgeyele ise Völsunga Saga'da Sigurd'un bindiği Grani'ye veyahut da Odin'in dokuz dünyayı dolaşırken bindiği Sleipnir'e benzer. Tolkien uzmanı David Dayı Gandalf'la Odin'in şaman kökenleri arasında paralellikler kurarken, şifaya güçlerini ve doğayla yakın ilişkilerini örnek gösterir. Fakat Gandal'fa ilham veren tek tanrı Odin değildir. Tanrıların habercisi; gezginlerin, tüccarların, hırsızların ve hatiplerin tanrısı Hermes de benzer şekilde, insanların arasında dolaşırken ihtiyar bir gezgin kılığına girer. Zeus ile titan Maia'nın (ki Tolkien, Gandalf'ın da mensubu olduğu Maiar ırkını yaratırken ondan da esinlenmiştir) oğlu olan Hermes ile Gandalf arasında pek çok benzerlik bulunmaktadır.
Üç yüzük göğün altında yaşayan Elf Kralları’na, yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlar’a, dokuz yüzük Ölümlü İnsanlara, ölecekler ne yazık, bir yüzük gölgeler içindeki Mordor Diyarı’nda kara tahtında oturan Karanlıklar Efendisi’ne, hepsine hükmedecek bir yüzük, hepsini o bulacak, hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak, gölgeler içindeki Mordor Diyarı’nda.